HAFTANIN İÇİNDEN Milletin gözü önünde.. bir süredir milletin gözü önünde, hem de hayretten açıl- mış güzü önünde ibret verici bir oyun oynanıyor. Mec- liste az vey ok nisbette temsil edilen bir takım par- tilerin liderleri (inanılmaz bir sorumsuzluk içinde bir “"darbe-i hükümet"in plânlarını, tertiplerini ve hepsin- den fazla propagandasını yapıyorlar. "Hükümeti düşüre- ceğiz" "Hükümeti devireceğiz" sözleri bir manâ ifade et- sin diye olmaktan ziyade gazetelere manşet sağlaması mak sadıyla mütemadiyen tekrarlanıyor. 450 kişilik Mecliste bütün kuvveti, kendisiyle birlikte topu topu 13 kişi olan ve Meclisin teşekkül tarzı itibariyle partisi hiç bir kıy- met taşımayan, şahsının kıymeti ise malüm bulanan Os- man Bölükbaşı nam zat diyar diyar dolaşıp üçü, besi geç- meyen dinleyicisine ettiği lafları bültenler halinde bizzat basına dağıtıyor. Bunlar, bazen ciddi gazetelerde bile yer buluyor.Böylece ciddi basın oyuna iştirak ettiriliyor. Bu ön cephenin arkasında ise Süleyman Demirel ve A.P.'si, sanki ne saman istese Hükümeti düşürebilirmiş edası için- de taraftarlarına “moral takviyesi" yapıyor. Merak mevzuu, bu münasebetsiz ve sorumsuz oyunun daha ne kadar süreceğidir. Bir noktayı berraklaştırmak lâzımdır İktidarı değiş- tirmeye çalışmak Muhalefetin sadece hakkı değil, aynı zamanda görevidir de.. Siyaset hayatında fikirler ve pren- sipler, programlar ancak iktidara geçilmek suretiyle uygu- lanabileceğine göre her parti için ideal, idare mekaniz- masının başıdır. Seçimlerde kazanmak kadar iktidarı er- ken seçime zorlamak, Mecliste bir partinin kesin çoğun- luğu yoksa parlâmento kombinezonlarıyla (Hükümetin arkasındaki desteği kendi arkasına almaya çalışmak bü- tün siyasi teşekküllerin meşru ve muteber gayretleridir. Türkiyede buna kimsenin ne bir diyeceği, ne de demek hakkı vardır. Fakat Türkiyede yapılan bu mudur? Türkiyede şu anda yapılan bu değildir. Türkiyede şu anda, Fransadaki IlI. ve IV. Cumhuriyet devirlerinde sık sık girişilen, nihayet parlamenter rejimi tamam ile itibarsız hale getirip iflasa sürükleyen entrikalara çok benzeyen bir oyun oynanmaktadır. Gayretlerin ne bir felsefesi, ne bir mili gayesi, ne memleket menfaati hedefi vardır. Siyasi komyplocular gayelerini gerçekleştirirler ve iktidarı ele geçi- rirlerse karşılarında bulacakları kuvvetlerle nasıl başa çı- kabileceklerinden dahi haberli değillerdir. Osman Bölük - başı bu kuvvetler hatırlatılınca sanki sadece Ordudan bah- sediliyormuş gibi bir takım hamasi lâflar etmekte, Türk Ordusunun hususiyetleri konusunda dersler vermeye kal- kışmaktadır. Bunlar ilk defa işitilen sözler değildir. Böyle sözlerle, belirli şartların belirli istikamet çizdiği hâdise- leri değiştirebileceklerini sananlar daha çok yakın bir geç- mişte feci fekilde yanılmışlar ve hatalarını pahalı öde- mişlerdir. Onların karşısına çıkan kuvvetler, aynı yolun bu yeni yolcularının da yakasına yapışmakta gecikmeye- ceklerdir ve bunlar, arkalarında on yıllık bir "konsolidas- AKİS, 12 ŞUBAT 1965 Metin TOKER yon devri" de olmadığından kendilerini pek çabuk sırtüstü yerde bulacaklardır. 1965 Türkiyesinde (İktidar olmaya heveslenebilmek için önce 1965 Türkiyesinin şartlarını bilmek lâzımdır. Siyasi komplocuların Hükümeti düşürmek için açıktan söyledikleri sebep, demokratik rejimin, "İnönüsüz İktidar" ın kurulabileceği ispatlanmadan sağlam temele dayanmış sayılmayacağı safsatasıdır. Böyle bir sebebi 1950'nin are- fesinde Demokratlar bayrak edinmişler ve kendilerinin dahi hayal etmedikleri (o zaferlerinde bu bayrağı büyük rolü olmuştur. Ama o zaman bir “tek parti devri" sona eriyor ve bir "çok parti devri" başlıyordu. Samimiyet konu- sunda şüpheler mevcuttu. Diktatörlerin gönül rızasıyla ik- tidar devrettikleri görülmüş hadise değildi. "İsmet Paşa iktidarı bir bıraksın bakalım.." sözünün memleket aydın- ları üzerindeki tesiri bütün bunlardan ileri gelmiştir. Şim- di memleket gerçeklerinden haberdar ve biraz uyanık, sa- hiden şu demokratik polimin sıhhat kazanmasını isteyen aklı basındaki herkes "İsmet Pasa uzak noktaya kadar gitmek"in Türkiyeni i ol- uğunda me Bu noktaya varılmış olduğunu san- ancak bir Bölükbaşı olmakla kabildir. Türkiye, bi büyük ihtilâlden sadece beş yıl sonra, hâla şahlanmış bir 3 b nicinin kafasını yarmasından daha vahim neticeleri hemen doğurabilir. Zaten aslında, açıktan söylenen sebebin dahi gerçeği ifade etmediği ve temelde yatanın şahsi ihtirastan başka şey olmadığı memleketin bütün sağlam kuvvetlerince bi- linip görülmektedir. 13 kişilik bir topluluğun (kurulacak yeni iktidarda "eşit müessiriyet" istemesi bunun öyle açık bir delilidir ki.. Parlâmentoda Hükümet düşürmenin yolu gazete manşetinden ve mevlüt şekeri gibi hazır bülten dağıtmaktan geçmez. Mecliste Hükümete güvensizlik oyu verilir ve hükümet düşer. Kaldı ki bugünkü Hükümet ge- rekli 226 güvensizlik oyunu bile beklemeyeceğini ve güven ifade eden beyaz oylar güvensizlik ifade eden kırmızı oy- lardan az çıktı mı emaneti derhal teslim edip bir daha da almayacağını ve muhalefete geçip görevini orada yapaca- ğını kesin şekilde millete bildirmiştir. İnönünün bu sözün- den döneceğini sanmak İnönüyü hiç tanımamak demektir. O halde. "Hodri Meydan!" iken bunun sadece hava- sıyla yetinmek nedendir? Hedef memleketi istikrarsız bir hava içinde tutmaktan başka bir şey değildir de ondan.. Ama bu istikrarsızlık en ziyade partili sistemi, parlamen- ter rejimi zedeler. Parlamenter rejimi ise Parlâmei vunmaz ve onu, onun bunun elinde oyuncak ederse bu re- jimi kimse kurtaramaz. İsmet Paşa bile.. . Cumhuriyet parlâmentolarının akıbetinden farklı olmayacaktır.