DIŞ GEZİLER oldukları da bir başka gerçektir. An- cak ne var ki hangi sınıftan olursa olsun, kendi sahasında yükselen her- kes Kraliçe tarafından hemen "imti- yazlı sınıf"a, asiller arasına oaktarıl- maktadır O kadar ki, meziyeti çok gol at- mak olan Stanley Mathews bile bu- gün artık Sir Stanley'dir! Farkı az iktidarlar Kravat hikâyesinin, yani İşçilerin "İngiltereyi sömüren sınıfın hâ- kimiyette son vermek" sloganının iki iktidar arasında fazla bir fark bulun- mamasının neticesi bulunduğunu söy lemek de mümkündür. Gerçekten bu- gün Batı Avrupa memleketlerinde tu- tulacak yol o kadar açık ve bellidir ki iktidarda bulunanın etiketi ister sos- yalist olsun, ister muhafazakâr, enin pir sonunda herkes, bir nisbet dahilin- de ee gereğini yapmaya mecbur kalmaktadır. İşçiler, İkinci Dünya Harbinden sonra ilk defa iktidara geldiklerinde başlıca El sahayı devletleştirmişlerdir: , Kar Çelik Sanayii. Muhafazakârlar bunlara kar- -ı propagandayla işbaşına lanmışlardır. Ama şimdi, sadece Çe- lik Sanayiini devletleştirmekle yetine- ceklerdir. O da ancak bir ölçü dahi- linde.. Zira, Parlâmentodaki omütte- fikleri Jiberller. Me Sanayiinin bu- u beğenmemekle be- râber bir Geleli nedim de aley- hindedirler. Görülüyor ki doktrin partileri her yerde kaybolmakta una (mukabil sağduyu partileri yolun ortasından i- lerlemektedirler İşçi Partisi dış politikada da he- men hiç bir değişiklik yapmayacağını belli etmiştir. Muhafazakârlarla İsçi- ler arasındaki tek görüş ayrılığı, Mu- hafazakârların İngilterenin (o elinde müstakil nükleer silâh olmasını iste- meleri buna mukabil maksat tabıktırlar: İngiltere bir büyük dev- let hüvetini, elinden geldiği nisbet- te muhafaza etmelidir. düşünmektedirler. Akıldaki şudur: ger Kızıl Çin kendi atom bombasi Hindistanın sırtını yere getirmek için 18 Johnson ve Wilson Boynuz kulağı geçti kullanmaya kalkacak olursa İngilte- re buna ingiliz nükleer silâhlarıyla mu kabele edebilmelidir. £ Nitekim bun- dan dolayıdır ki İşçiler de, İngiltere- nin "Süveyşin Doğusu'"nda eli kolu serbest halde bulunmasını şart görmek tedirler. Buna bakıp "Maksut bir ama, rivayet muhtelif" demek o kabildir ki bu da İngilterede her hükümetin İn- gilterenin menfaatlerini (o düşündüğü yolundaki meşhur söze hak verdir- mektedir. Ne var ki, dünyanın en büyük demokrasi tecrübesine sahip omemle- ketinde bile partiler iktidarda ve mu- halefette aynı şeyleri başka başka şe- killerde söylüyorlar. Fakat icra mev- kiine ii aynı şekilde hareket e- diyor: Bı rejimin fazileti midir, kusuru mu, tayin etmek herkesin telakkisine bağlıdır. (Basın: A — 157) — 36 AKİS, 15 OCAK 1965