HAFTANIN İÇİNDEN Bugünkü Türkiyenin Dış Politikası H“ değişikliğin ,bilhassa yabancı omüşahitler üzerinde şaşırtıcı bir tarafı vardır. Bu bakımdan, son bir kaç yıl içinde Türkiyenin dış politikasında kendini hissetti- ren yeni havanın, tutulan taze istikametin bir çok kimsede yanlış fikirlere yol açması tabii görülmek lâzımdır. Tür- kiye uzun bir sure kalıplaşmış, dondurulmuş bir dış po- litika gütmüştür. Bunun neticesi olarak "Türkiyenin dış politikası" denilince hatıra bir belirli tutum gelir olmuş- tur. Bugün, Türkiyenin bu tutumun dışında davranışlar- da bulunması çeşitli zihinlerde çeşitli soru işaretlerinin belirmesine yol açmaktadır Amerika tedirgin olanların ve şüpheyle doğrulanla- rın başındadır. Amerikanın bu durumu değiştirmek, Tür- kiyeyi tekrar eski yönüne oturtmak, kendi aklınca siyasi ve ekonomik menfaatlerini savunmak için Türk iyedeki partilerden birine yardım ettiği, bir adamını onun başına seçtirir, eye muvaffak olduğu, bugünkü iktidarın yerine bir iktidar aradığı, kısacası memleketin iç politikasına ka- rışmaya teşebbüs ettiği yolundaki açık suçlamalar ne ka- dar doğruluk nisbeti taşımaktadır, kesin bir şey söylemek imkanı yoktur. Bu suçlamaların Amerika, daha doğrusu Amerikanın şahsında batılı sistem düşmanlığı yapan çev- relerden gelmesi elbette ki dikkâtten kaçacak bir husus değildir, her yerde komünist sübversiyonunun metodtarı bu olmuştur. Ama Amerikanın da bir çok yerde memle- ketlerin iç politikasına karıştığı (o bilinmeyen bir gerçek değildir Tatbikat ne olursa olsun Amerikanın Türkiyedeki de- gişikliklere serinkanlı, gerçekçi, makul ve mantık! bir teş- his koyduğunu iddia etmek güçtür. Tedirginlik ve endişe bu temelden yükselmektedir. Amerika, Türkiyenin İran ve pakistanla. kurduğu Bölge İşbirliği (Anlaşmasını bile şüpheyle karşılammş, Eyüp Hanın bilinen temayüllerinden dolayı bunda bir "Tarafsızlığa Kayış" kokusu sezmiş, me- raklı bir tavır takınmıştır. Üçlü işbirliğinin gelişme isti- kameti karşısında Amerikanın bu hislerinden kurtulmuş olması temenniye şayandır. Ama bunun hemen üstüne gelen "Türkiyenin, Rus- yayia münasebetlerini düzeltmesi" devri Amerikanın Tür- kiye Meselelerini bir takım peşin hükümlerle ele almakta devam etmesine vesile vermiştir. Amerika, Türkiyede cereyan eden hâdiselere hatalı teşhis koyan tek Büyük Devlet değildir. Halen memleketi- mizde bulunan rus parlâmento heyetinin ziyareti dolayı- sıyla Sovyet Komünist Partisinin resmi organı Pravdada çıkan bir yazı Moskovada da bazı hayaller edümekte ol- duğunu göstermiştir. Pravdada çıkan bir yazının bir ya- zarın değil. Partinin görüşünü ifade ettiği herkesçe bilin- mektedir. Bu, Pravdadaki, Türkiyenin NATO'dan çıkmak niyetini belirten tefsirlere daha da büyük önem kazandır- maktadır. Pravda Türkiyede son dış politika değişmesine yol açan umumi efkâr cereyanlarının mahiyetinde de yapıl maktadır. Pravdanm bahsettiği cereyanm Türkiyede hiç bulunmadığı iddia edilemez. Ama umumi efkâr ile memle- ketin sağlam kuvvetleri, yani Türkiyede bugün mevcut AKİS, 8 OCAK 1965 Metin TOKER gerçek kudret, kahredici bir çoğunlukla bu cereyanın kar şısındadır ve oynanan oyunu dikkatle takip etmektedir. Oyunun, oyun sahipleri tarafından arzulanan neticeye ulaştırılmasına Türkiyede asla ve asla müsaade edilmeye- ceğinden herkes emin olmalıdır. Bu oyuna fert bir son verilmesi kimseyi şaşırtmamalıdır. Türkiye Amerikanın düşmanı değildir. Türkiyeyi bu- gün Amerikaya karşı, hattâ Amterikadari uzak bir toplulu- gun içine katmak mümkün olamaz. Türkiye, güvenliğini Batı Bloku, yani NATO içinde düşünen, orada plânlamış ve öyle kalacak bir memlekettir. NATO'nun her hangi bir üyesine, ortak savunma için hangi görev düşerse Türkiye o görevi sırtlamak kararındadır. Türkiye yabancı serma- yeye açıktır, muhtaçtır ve kalkınmasında en önemli bir rol vermektedir. Yabancı sermaye Türkiyede hiç bir teh- likeyle karşı karşıya değildir. Yabancı sermaye denilince amerikan sermayesinin başta düşünülmekte olduğu şüp- hesizdir. Bu, madalyonun bir yüzüdür. Ama, Amerikanın düşmanı olmayan Türkiye Ameri- kanın peyki de değildir. Amerika Rusyayla ticaret yapa- caktır, Türkiye yapmayacaktır. Amerikanın Rusyaya iyi münasebeti olacaktır, Türkiyenin olmayacaktır. Amerika kendi politikasına Amerikanın menfaatlerini birinci da tutarak yürütecektir .Türkiye de politikasını kendi menfaatlerini değil, Amerikanın menfaatlerini birinci plân da tutarak yürütecektir. Bunlar, artık olacak şeyler de- ğildir. Türkiyeden kraldan fazla kralcı olmasını istemek kimsenin hakkı o sayılamaz. Türkiye Rusyayla. herkes kendi sistemi ve kendi güvenlik plânlaması içinde gerçek- ten dost, menfaatleri çatışmayan, aralarında iyi komşu- luk ve ticaret, kültür münasebetleri bulunan, birbirine düşman gözüyle bakmayan iki memleket gibi yaşamak istemektedir Fakat bu politika da, Türkiyede tartışılması yasak bir tabu değildir. Bir takım türk vatandaşlarının, "Tarafsız bir Türkiye" istemeleri haklarıdır. Bir takım türk vatan- daşları, kendi memleketlerinin politikasını tenkit ettik- leri gibi amerikanın politikasını da tenkit edebilirler. A- merikayı beğenmeyebilir, sevmeyebilirler. Amerika bunu bir milli amerikan düşmanlığı gibi alır, öyle görürse hata eder. Yabancı sermaye için de durum budur. Yabancı ser- maye Türkiyeye yararlı olduğunu türk halkına ispat et- mek, ona her an hesap vermek, perde arkasında manevra çevirmemek zorunluğundadır. Bütün hesaplar gözler önünde yapılırken yabancı sermayenin "ürkektir", "çe- kingendir" diye üzerinde şalla bu ortamda yaşaması im- kânsızdır. Ama yabancı sermaye kendini savunabilmenin bütün imkânlarına sahiptir. Bunu yapmak onun için gö- revdir. Tıpkı, yavaş yavaş ayılan bizim özel teşebbüs er- babımız gibi İhtilâlden sonra kurulan ve gelişen Türkiyenin bu sade, fakat temel şartları Türkiye üzerinde düşünülürken gözden uzak tutulmazsa pek çok hata kendiliğinden dü- zelir.