YURTTA OLUP BİTENLER sun, dört başkan, Ankarada oBaşba- kan İnönüden başka milletvekilleri ve senato üyeleriyle de ayrı ayrı görü- şecek, günün konusu haline gelen Ü- ELİE karşı ilgililerin ( ilgilerini çekeceklerdi. Üniversite ile öğrenci kuruluşları, daha önce de bilindiği gibi, karşılıklı bir çekişme ve soğuk harp içindeydi- ler, öğrenciler, öğretim üyelerinin dı- şarda iş sahibi olmaları yerine, Üni versitedeki okürsülerinde (öğrencilere yararlı olmalarını istiyorlardı. e Öğre- tim üyeleri, bilimi bir çeşit ti konusu haline getirmişlerdi. retim üyesinin normal maaşının ken- disine yetip yetmeyeceği ile öğrenci- ler ilgilenmiyorlardı, ilgilenmelerine de zaten imkân yoktu. Bu, daha çok yöneticilerin işiydi. Elde bir, Üniver- siteler Kanunu vardı. Bu kanun, Üni versite öğretim üyesinin dışarda ek görevler almasına engeldi. Oysa bir- diledikleri müşavirlikler alıyorlar, bunun O yanı- sıra, özel yüksek okullarda saati (60 lirayı bulan * astronomik birtakım Üc- retlerle ders veriyorlardı. Gençlik kuruluşları, devlet versitelerinde okuyan gençler buna itiraz etmekteydiler. Bir tim üyesinin bilimi ticaret yapmasına karşıydılar. Olay gazetelerde geniş (yankılar uyandırdı ve kamu oyu, gözünü, bu "Öğretim üyesi - öğrenci" çekişme- sine çevirdi. Bağımsız Üniversite ken di iç derdine çare bulmayı düşünme- diği gibi, Mili Eğitim Bakanı Ök- tem de bu konuda bir tedbir Göstere- medi. Mühlet Dört başkan, geride bıraktığımız haf- ta perşembe günü yaptıkları ba- sın boplarısını bir gün önceden ga- zetelere haber vermişlerdi. Gazeteler, genç başkanların yapacakları bu ye- ni basın toplantısına olağanüstü bir ilgi gösterdiler. (o Toplantıda başkan- lar, bıçağın kemiğe dayandığını o ve Üniversitede mutlaka bir reforma gi- dilmesinin şart olduğunu ve bunu is- teyip beklediklerini açıkladılar. | Du- rum bunu gerektirmekteydi. Aksi bir tutum, bu eski, sağlam ve köklü eği- tim kurumunu önce sarsacak, sonra da belki yıkacaktı, öğretim üyelerinin bu sorumsuzluklarına mutlaka bir ça- re bulmak gerekmekteydi. Seçilen Türk Yüksek öğretim Genç liği üniversiteler Komitesi, üniversi- telerde yapılması o istenilen (o reform için ilgililere, bu ayın onsekizine ka- dar mühlet vermeyi kararlaştırdı. 18 20 üni- adına öğre- konusu İbrahim Öktem Çabalayan kaptan Aralıkta, üniversite bahçesinde o bir büyük miting düzenlenecek ve kozların paylaşılmasına gidilecek, gençlik sesi- ni yükseltecekti. Gençliğin istediği re- formlar gerçekleşme yoluna girmediği takdirde bu miting, gençlik için "ta- rihi ve meşru görevine başlama mitin- gi" olacak ve gençlik kendi adına -hareket serbestisi (Okazandığı gibi, bu serbestisini de meşru görevine başla- yarak yürütecekti. Gençler bu durum- da Üniversitenin kapışma bir kilit asacaklar ve bunu da çağı geçmiş zih- niyetin kapısına asılmış sayacaklardı. İşte Komitenin aldığı karar bu- dur. Ümidin dağın ardında, Anka- rada kaldığını gören gençlik (o kuru- luşlarının dört başkam, derde çare aramak üzere toplantıdan hemen son- ra Ankaranın yolunu tuttular. Ümit fakirin ekmeği Konu, bir üye tarafından (Meclise de getirilmiştir ve yakında Oko- nuşulacaktır. Zihinleri meşgul eden soru şudur: Acaba Meclis, gençlerin diledikleri ve istedikleri reformları Üniversiteye getirecek ve bu yıllan- mış yaraya neşter vurabilecek midir? Gençlik kuruluşları başkanları bu konuda pek ümitvar değillerdir ve zaten o yüzden Ankaranın yolunu tut muşlardır. Başkentte Başbakan ve milletvekilleri ile Senato o üyelerinin dışında Meclis ve Senato Başkanları ile de görüşüp bir sonuç elde edilme- sine -çalışacaklar ve bütün güçlerini buna harcayacaklardır. Gerçekten de, Üniversitedeki oo- lumsuz davranışlar dikkatleri çeke- cek dereceye (o yükselmiştir. o Anaya- sanın ve, yasaların çiğnenmesi, özel kararlarla öğretim üyelerinin çocuk lafının imtihansız olarak (o Üniversi- teye alınmaları, hakarete uğrayan bir öğrenci temsilcisinin arkadaşları ile birlikte Fakülte Yönetim Kurulu- na verilmesi gibi olaylar, tasvip edil- miyecek örneklerden birkaçı ve göze batanlarıdır. Ayrıca Üniversiteler Komitesi ü- yeleri, geçen hafta düzenledikleri ba- sın toplantısında, ağır hasta alarak Üniversitedeki görevine meyen bir doçentin dışarıda rahat ra- hat ve sapasağlam çalıştığını da id- dia etmektedirler ki bu sözde "ağır hasta" doçent, çalıştığı özel klinikte. geçen Şubat ayından bugüne Okadar 141 doğum ve 53 ameliyat oyapmış- tır.!.. Adı geçen doçent, Jinekoloji Do- çenti Dr. Tahsin Artunkaldır ve elin- deki raporu da "aşırı enitellektüel sür- menaj" dandır. Buna karşılık, özel klinikte rahat rahat çalışmakta (ve arada da her ay devlet kanadından maaşını tıkır tıkır almaktadır. Dr. Artunkal, yalnızca özel klinikte değil, kendi adına açtığı muayenehanesinde de ayni vurdumduymazlık ve rahatlık içinde hastalarını kabul etmeye ode- vam etmektedir. Dr. Artunkal, bu iddia karşısın- da, son derece garip bir yoldan ken- dini savunmaktadır. Efendim, kendisi zaten Üniversiteden ayrılmaya karar- lıdır, fakat bunu birtürlü, işlerinin çokluğu yüzünden o yerine getireme- mektedir. Özellikle 27 Mayıs devrimi | sıra- sında 147'lerle birlikte (o Üniversiteden ne lie Dr. Artunkal, sonradan e Üniversiteye dönmüş ve Fakül- bir "karşı" grupla çatışmış- tır. Dr. Artunkalın itirafına göre bu, amansız ve iğrenç bir mücadeledir. Öğretim üyeleri, öğrencileriyle || ilgi- lenecekleri yerde, çıkarları (o uğrunda birbirlerine girmişler ve girmektedir- ler. Üniversiteye o niçin uğramadığı sorulduğunda, Dr. Ar- tunkal (o büyük bir pişkinlikle -, şu cevabı vermiştin — Üniversiteyi niçin uğramadı- ğımı soruyorsunuz. oAhlâk dışı kabul ettiğim bu çekişmeler karşısında na- muslu bir insanın ayni havayı ,tenef- füs etmesine imkân Elhak, yoktur ve olamaz da!.. AKİS. 18 ARALIK 1964 © Kendisine,