na çıktı. Ekonomistlerin, Plânlama uz- manlarının, doktorların, psikolog, ta- rımcı ve Sosyologlara!, kadın dernekle- ri temsilcilerinin ve basın mensupla- rının büyük çoğunluğu, muhtelif yön- lerden inceledikleri Kanun Tasarısını çok müspet şekilde karşıladılar ve çok kuvvetli delillerle savundular. Türkiye Anneler Derneği Başkanı Şeminur İnanç, Ord. Prof. Ömer Celâl Sarç, Prof. Sabahattin Payzın, dâvanın öncülerinden Dr. Necdet Erenus, Dr. Ziya Durmuş, Dr. Ahsen Orhon, Sadun Tanju, Prof. Halük Cillov, Dr. Yaşar Gürbüz, Osman Soysal, Prof. ihsan Doğramacı ve daha birçok konuşmacı, meseleyi yalnız kendi sahalarında de- gil, enine boyuna ve derinliğine ele al- dılar. Yalnız, bu ilmi konunun da poli tik oyunlara hedef tutulduğu gözden kaçmıyordu. Aşın sol ile aşın sağ, bir kere daha bu konuda anlaşmış görünü yordu. Birisi konuyu ahlâk, gelenek ve görenekler yönünden ele alıyor; diğeri ise, amerika menşeli olduğu söylenen fikri antipatik buluyordu. Nüfus plânlamasına muhalif olanla- rın sayısı da fazlaydı. Gerçi bunlardan bazıları, meselâ Mecliste A.P. Grupu adına konuşan Ali İhsan Balı, daha çok, kanunun ismine muhalif görünü- yor ve kanunim "aile plânlaması" ismi altında çıkarak, sadece aileye uygulan- masını istiyordu ama bu, gerçekte pek çok uygulama zorluğu çıkaran ve kanu nu baltalayan bir istekti. 26-38 Kasım tarihleri arasında Tür kiye Aile Plânlaması Derneğinin Anka rada, Standartlar Enstitüsünde düzen- lediği konferansta da aslında bu kanu- na muhalif görünen bazı konuşmacılar, ufak tefek farklarla, aile plânlamasını ana - çocuk sağlığı yönünden kabul et- tiklerini, fakat yardımın istiyene de- &il, ihtiyacı olana, aileye, tıbbi veya sosyal endikasyon ile yapılmasını, sıkı bir reçete usülüne bağlanmasını belirt tiler. Ama bir ailenin gerçekten çocuk yapamayacak durumda olduğunu kim tespit edecek, buna kim yetkili sayıla- caktır? Kürtaj gibi bu da kötü kullan- malara nasıl olsa yol açmıyacak mıdır? Maksat, illâ ki aracılar koyup, bunla- rın menfaatini sağlamak veya kanuna yokuş göstermek midir? Sonra, bu gibi güçlükler yaratılınca, bundan yalnız imkânı olan kimseler faydalanacaklar, diğerleri gine gayrifenni ve gayrimeşru yollara başvurmakta devam edecekler- dir. İşte bu bakımdandır ki, bu işi dev letin rehberliğinde istemiyenlerin sa- mimiyetine inanmak çok güçtür. Aile plânlamasını şartlı olarak kabul eden- ler arasında Prof. Kâzım Ansan, Prof. Ali Esat Birol gibi tanınmış doktorlar, AKİS, 18 ARALIK 1964 Ali İhsan vardır. Bütün bu seminer ve konfrenaslar- da, bir tek kişinin, doğum kontrolünü kategorik şekilde o reddettiği görüldü: Beslenme uzmanı Doç. Dr. Osman Koç türk!.. Koçtürk, bu meseleye memleke- timizde getirdiği yenilik yüzünden u- zun süredir büyük bir şöhret yapmış- tır. Kendi sahasında etüdleri ile tanın- mış olan Koçtürk, beslenme ile herşeyi halledebileceğine inanmaktadır. Ona göre protein alan milletlerin kadınları çok fazla çocuk doğurmamaktadırlar. Koçtürk, kendi teorisini heryerde, inançla, imanla savunmakta, fakat karşı tezi savunanları dinlemek isteme inekte, onları yabancılara satılmış ol- makla veya ilâç ithal edip zengin ol- mak hevesine kapılmakla itham et- mektedir. Doğum kontrolünün hararetli bir savunucusu birgün, bir toplantıda, Koç türkle uzun bir tartışmaya girişmişti. Koçtürk, çok çocuk istemiyen kadınla- rın bol bol et, balık yemelerini tavsiye ediyordu. Muarızı: "— Yahu, mesele zaten, kadınların yiyecek ekmek bulamamasından çıkı- yor, sen 'pasta yesinler' diyorsun, olur mu bu?" dedi. Koçtüyi ise, rahatlıkla: "— İşin kolayı var: doğuran kadın- lara birer, inek veririz, süt içerler" -ce- vabını verdi! Koçtürkün bir meziyeti de şakacı- lığıdır. Balı gibi politikacılar da Bir mesele daha.. Bir başka terane tutturan muhalifler de vardır. Bunlar "Ahlâk elden gi- debilir; doğum kontrolü (o haplarının eczanelerde satılması sonucu o gençler, evlenmeden, o rahatlıkla (gayrimeşru münasebetler kurabilirler. Bu ise Tür kiyenin gelenek ve göreneklerine uy- gun değildir! demektedirler. Bir A.P.'li milletvekilinin (Meclis kürsüsünden, özellikle kadınları hedef BEKLENEN KİTAP Dr. Hüseyin ATAY, İbrahim ATAY ve Mustafa ATAY'ın ha- zırladıkları o ARAPÇA-TÜRKÇE BÜYÜK LÜGAT çıktı. Fiyatı : 17,5 liradır. Adres: İlahiyat (Kitabevi (Hacı Bayram Cad. No: 13 ANKARA P.K.7 Anafartalar (AKİS — 1408) YURTTA OLUP BİTENLER alarak sarfettiği bu sözler, kadınları fena halde zedelemiştir. Allahtan, Mu halifler içinde bile bu fikre katılanlar pek azdır: Bu arada dinden, imandan, cuklu ailelere ler daha çok bu ahlâk nazariyesine dayananlardır. Ama unutulan bir ger- çek vardır ki oda, 1964 Türkiyesinde imam nikâhının hâlâ muteber olduğu- dur, Hem de sayıca, medeni nikâhtan belki de üstün olarak. Halbuki aynı Meclis, aynı gün, evlilik dışı çocukların tesciline bir kere dara karar vermiş- tir! o Çoğalan yekünunda imam nikâhının, birden fazla veya çok küçük yaşta evlenmelerin elbette ki büyük rolü vardır. Son günlerdeki se- minerlerde, konferanslarda ve T.B.M.M. nde nüfus plânlaması müzakerelerini dinleyen kadınlar ve bu kadınları tem- sil eden dernekler, taraftar oldukları "doğum kontrolü eğitimi" ile beraber "medeni nikâh" eğitiminin de lüzumu- na' bir kere daha inanmışlardır. Bun- lara göre, doğum kontrolü şarttır, fakat yalnız başına, beklenildiği kadar etkili olamaz. Kadının bugün birçok bölge- lerde içinde bulunduğu ilkel ohayat şartlarından kurtarılması, "aile"nin gerçek mânâsını kazanması toplum kal kınmasınıa vazgeçilmez bir şartı ola- rak ortaya çıkmaktadır. Üniversite Haraçmezat! Haydarpaşadan Ankaraya gidecek trenin kalkmasına çok az bir va- kit vardı. Hava soğuk ve yağışlı oldu- gundan, uğurlayıcı sayısı azdı ama, bir vagonun kompartımanı çevresinde normalin çok üstündeki bir kalabalık derhal göze çarpıyordu. Üstelik bu ka- labalık hemen hemen gençlerden mü- teşekkildi, aralarında çok sayıda ga- zeteci de vardı. Vagon penceresinden sarkarak dı- şardakilerle konuşan dört üniversiteli gençten biri Ahmet Ketenci - T.M.T.F. Başkanı -, öbürü Yüksel Cengel - M. T.1.B. Başkanı - ü ü düncüsü de Uygut Bayaz - İ.T.Ü.T-B. Başkanı - idi. Olay, geride bıraktığımız o hafta perşembe günü geçti. Dört o başkan, ayni gün, ortaklaşa bir basın toplan- tısı düzenlemişler ye toplantının he- men ardından da Ankara yollarına düşüp dertlerini, bir de ilgililere an- latmayı düşünmüşlerdi. o Hesaplarının doğru çıkıp çıkmayacağı ayrı bir tar- tışma konusuydu. Ama ne olursa ol- 19