fından değil, bir piyanist otararından çalınarak, piyano başında, icra edil- ş' ve orijinal temsil tarzı dinle- yicilerin pek hoşuna gitmişti Tek başına bu opera temsillerini veren alman sanatçısı, Cari Orff'un ta- lebesi olan ve eserlerini yakından ta- nıyan, tanınmış Orkestra şeflerinden Gerhard Lenssen'di. Tiyatro temsillerine gelince, bun- lar da 7 ve 8 Aralık akşamları gene Kütüphanede verilmiş ve tanınmış al- man sanatçıları Wolfgang Haller ile Sylvia Denzler çayından temsil edil- miştir. man Kütüphanesinin , sanat faaliyetini izleyenler bu değerli sanat- çıları gecen Ekim ayında Ankarada vermiş oldukları temsillerden hatırla- mışlardır. Misafir alman tiyatro sanatçıları ilk akşam, genç alman yazarlarından Gerhard Osianderin "Son Gün" adlı oyununu, ikinci akşam da A. Nicolai'- nin "Toplumun Dışındakiler" ini tem- sil etmişlerdir. Bu temsiller için Kü- tüphane salonunda küçük bir sahne kurulmuştu. Bundan başka Alman Kütüpha- nesinde | - | | Aralık tarihleri , arasın- da devam etmek üzere bir "Georg Büc hner Sergisi" açılmıştır. ei ünlü alman yazarının eserlerine ve eserleri- nin, temsillerine ait çeşitli vesike'arla fotoğraflar teşhir edilmiştir lerin "Woyzeck" i de bu ay a da Ankaraya gelecek olan "Die Brücke" topluluğu tarafından 27 Aralıkta, al- manca temsil edilecektir. 28 Üçüncü Tiyatroda "Evcilik Oyunu" Dön baba dönelim! Oyun: ("Evcilik Oyunu", (Oyun, 6 tablo) Yazan: Adalet Ağaoğlu. Tiyatro: Devlet Tiyatrosu (Üçüncü Tiyatro). Sahneye koyan: Dekor - Kostüm: Ergin Orbey. Seza Altındağ. Konu: Ankaralıların onbir yıl önce, gene Devlet Tiyatrosu - Küçük Ti- yatro - sahnesinde oynanmış - ve Sevim Kayan (ÜUzgören) ile yazılmış - olan "Bir Piyes Yazalım" dan hatırlıyacakları Adalet Ağaoğlu, bu ikinci denemesinde, toplumumuzun yüzyıllardanberi acısını çektiği bir yaraya ce- saretle parmak basıyor: Kadın - Erkek münasebetlerinde çevrenin, kaç- göç devrinden kalma yanlış bir şeref ove namus anlayışıyla sürüp giden ağır baskısı..". Bu baskı altında diledikleri gibi oynıyamıyan çocuklar, se- vişemiyen gençler ve anlaşamıyan kan - kocalar... Yazar, "havasızlıktan yaşayamadıkları için" birbirinden ayrılmak isteyen bir karı - kocanın hayali- bir yargıç Ee yakınmalarından meydana getirdiği pe sembolik: bir "başlan la "son" arasına, çeşitli olaylara ait kısa, kopuk opuk parçalar olim, böylece realiteyi - çok bilinen, beylik örnek- lerle - vermek istemiş. m Oynıyanlar: Oytun Sanal (Erkek, Ahmet, Ömer, Ali), Gülsen Alnıaçık (Kadın, Çiğdem, Nilüfer. Yasemin), Süha Tuna (Bekçi, Gardiyan), Elçin Sanal (Anneler), Raik Almaşık (Babalar), Tomris Oğuzalp 1. Misafir kadın), Sema Aybars (2. Misafir Kadın) Vv. s. Beğendiğim: Hemen her sanatçının birkaç kişiyi birden canlandırdığı, bu dağınık oyuna Ergin Orbeyin renkli, canlı bir sahne düzeniyle kazan- dırmayı başardığı bütünlük, açık - seçiklik; karükatürleştirdiği tiplerle, yazarın "söz" le belirtemediği toplum ve töre hicvini, oyunun fikir yapısını zedelemeden duyurmuş olması. Çok değişik Anne ve Baba- lar'da Raik Alnıaçık ile Elçin Sanalın, Misafir Kadınlarda Tomris Oğuz- alp ile Sema Aybarsın, Bekçide de Süha Tunanın güzel kompozisyonlarıyla canlandırdıkları inandırıcı tipler. Beğenemediğim: (Seza Altındağın yerli rengi ve havayı yansıtamıyan "simültane" dekoru... Yazarın, çok mekânlı bir dekor içinde, vakanın ve konuşmaların evden sokağa, sokaktan eve atladığı sahnelerde, kişilerini ol- dukları yere mıhlayan ve aksiyonu donduran zayıf tekniği. Sonuç: Ergin Orbeyin farsa kayan renkli ve ifadeli sahne düzeni sa- yesinde - İstanbul temsillerine kıyasla - "havasızlıktan" kurtulmuş bir Naciye FEVZİ AKİS, II ARALIK 1964